Mesafe:
58km.
Süre:
4sa.17dk.
Konaklama: Kristina’nın ananesinin evi
Tarih: 18.07.2012
Dünün hem zihinsel hem fiziksel yorgunluğuyla uyandım.
Kalktığımda kendimi bir pedal daha atamayacak gibi hissediyordum. Ancak
bisiklete binince her şey çok farklı geliyordu. Bütün ağrılar, acılar son buluyordu.
Yorgunluğun da, keyfin de kaynağıydı bisiklet. Bu yönüyle adeta hayatın
kendisiydi. Acıyı ve tatlıyı aynı tabakta sunuyordu insana.
Bulgaristan’ı güneydoğudan kuzeybatıya bir haftada geçtikten
sonra bugün Sırbistan’a giriş yaptık Bregovo sınır kapısından. Bulgar
tarafındaki gümrük polisi birkaç soru sordu. Ne zaman geldiniz, nereye
gidiyorsunuz tarzında. Biraz bekledikten sonra Sırp tarafında fazla beklemeden
Sırbistan’a giriş yapıyoruz. Girişte koca bir EuroVelo tabelası karşılıyor
bizi, Sırbistan’daki bütün bisiklet yollarını gösteriyor. İyi ki de gösteriyor
çünkü Sırbistan boyunca çevrimdışı kullandığımız GPS düzgün çalışmıyor yani
sadece otoyolları gösteriyordu. Ha otoyolda da sürmedik mi sürdük, ona ileride
değineceğim. Bütün Sırbistan’ı haritasız geçtik anlayacağınız.
Turda en çok merak ettiğim şehir Belgraddı. Şimdi ona sadece
3-4 gün uzaklıktaydım. Hani size Bulgaristan’ın yolları kötü demiştim ya,
Sırbistanınkiler daha beter. Ama Sezar’ın hakkı Sezar’a, Sırp köy evleri daha
güzel. Rüzgar arkadaş eşliğinde sürüyoruz gün boyu ve Negotin’e varıyoruz akşamüzeri. Aman
Allah’ım ne kadar güzel, canlı bir şehir burası. Topu topu 7000 nüfuslu ve
herkes dışarıda genci yaşlısı. Yaşlılar köy meydanında koca koca taşlarla
satranç oynuyor, çoluk çocuk paten kayıyor, bisiklete biniyor, gençler
kafelerde sohbet ediyorlar, kızları da çok güzel. Ege’ye diyorum ki; olum
mutlaka burada kalmalıyız bu gece. Şehir meydanında çekim yaparken Çınar
giriyor araya: Aaa Negotin’de Türkler de varmış diye. Kız arkadaşı Kristina’da
yanında. Bize ananesinin evini önerdi konaklamak için, biz de kabul ettik. Aslında amacımız
Brza Palanka’ya varıp; Tuna kenarında çadır kurmaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder