Mesafe:
96km.
Süre:
5sa.26dk.
Konaklama: Çadır
Tarih: 21.07.2012
Tuna’da yüzmek için sabah erkenden kalktım, zaten çadırda da
durulacak gibi değildi. Tuna’nın koynuna giriverdim usulca, ona yaraşır bir
şekilde. Jonas’ın yaptığı kahve iyice ayıltmıştı beni.
Tam yola çıkacakken arka
tekerleğin inik olduğunu fark ettim. Baktım sibop delinmiş, iç lastiği
değiştirdim hemen. Yola koyulduk bu seferde ön lastik inmişti. Onu da
değiştirdim. Ama yavaş yavaş inmeye devam ediyordu lastik. Nedenini Belgard’da
ki tamirci söyleyecekti. Rüzgarlı, yokuşlu, tünelli yollardan geçerek ilerledik
uzun bir süre. Artık bizim gibi bisikletçileri daha fazla görür olmuştuk. Hatta
yaşlı bir İngiliz’e rastladık yolda. Gençliğinde geçmiş buralardan
bisikletiyle, şimdi ise nostalji yapıyormuş, hem de tek başına bu 65'lik kadın. Yaşlı
dediğime bakmayın ruhu genç, istekleri genç, hayalleri taze bir kadın bu
İngiliz.
Öğlene doğru bir restoran sahibi sesleniyor yanından
geçerken, yorulmuşsunuzdur, mola zamanı diye. Dayanamayıp duruyoruz ve birer
tavuk çorbası içiyoruz.
Bugünü de pas geçmeyip yolu şaşırıyoruz. Smederovo tarafına
değil de Ram tarafına gidiyoruz yanlışlıkla ve yol bitiyor, karşımızda Tuna!
Karşıya geçmemiz gerekiyor ama son feribot gitmiş. Hava da kararmak üzere, yine
çadır atıyoruz Tuna kenarına. Ülkeleri ayırmasına alıştığımız Tuna bu kez bir
iç deniz gibi çıkıyor karşımıza, nehrin
karşı tarafı da Sırbistan toprağı. Yer yer çapı 700-800m.yi buluyor. Hemen yan
taraftaki restoranda ben tavuk Ege ise; balık yiyor. Döndüğümüzde bir bakıyoruz
ki, çadır yıkılmak üzere rüzgardan. Çadırı büyük taşlarla sağlamlaştırıp, bir
günü daha sonlandırıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder