24 Temmuz 2013 Çarşamba

12.gün: Vidin-Negotin (58km.)

Mesafe: 58km.
Süre: 4sa.17dk.
Konaklama: Kristina’nın ananesinin evi
Tarih: 18.07.2012

Dünün hem zihinsel hem fiziksel yorgunluğuyla uyandım. Kalktığımda kendimi bir pedal daha atamayacak gibi hissediyordum. Ancak bisiklete binince her şey çok farklı geliyordu. Bütün ağrılar, acılar son buluyordu. Yorgunluğun da, keyfin de kaynağıydı bisiklet. Bu yönüyle adeta hayatın kendisiydi. Acıyı ve tatlıyı aynı tabakta sunuyordu insana.
Bulgaristan’ı güneydoğudan kuzeybatıya bir haftada geçtikten sonra bugün Sırbistan’a giriş yaptık Bregovo sınır kapısından. Bulgar tarafındaki gümrük polisi birkaç soru sordu. Ne zaman geldiniz, nereye gidiyorsunuz tarzında. Biraz bekledikten sonra Sırp tarafında fazla beklemeden Sırbistan’a giriş yapıyoruz. Girişte koca bir EuroVelo tabelası karşılıyor bizi, Sırbistan’daki bütün bisiklet yollarını gösteriyor. İyi ki de gösteriyor çünkü Sırbistan boyunca çevrimdışı kullandığımız GPS düzgün çalışmıyor yani sadece otoyolları gösteriyordu. Ha otoyolda da sürmedik mi sürdük, ona ileride değineceğim. Bütün Sırbistan’ı haritasız geçtik anlayacağınız.

Turda en çok merak ettiğim şehir Belgraddı. Şimdi ona sadece 3-4 gün uzaklıktaydım. Hani size Bulgaristan’ın yolları kötü demiştim ya, Sırbistanınkiler daha beter. Ama Sezar’ın hakkı Sezar’a, Sırp köy evleri daha güzel. Rüzgar arkadaş eşliğinde sürüyoruz gün boyu ve Negotin’e varıyoruz akşamüzeri. Aman Allah’ım ne kadar güzel, canlı bir şehir burası. Topu topu 7000 nüfuslu ve herkes dışarıda genci yaşlısı. Yaşlılar köy meydanında koca koca taşlarla satranç oynuyor, çoluk çocuk paten kayıyor, bisiklete biniyor, gençler kafelerde sohbet ediyorlar, kızları da çok güzel. Ege’ye diyorum ki; olum mutlaka burada kalmalıyız bu gece. Şehir meydanında çekim yaparken Çınar giriyor araya: Aaa Negotin’de Türkler de varmış diye. Kız arkadaşı Kristina’da yanında. Bize ananesinin evini önerdi konaklamak için, biz de kabul ettik. Aslında amacımız Brza Palanka’ya varıp; Tuna kenarında çadır kurmaktı.
 Ev çiftlik tarzında büyükçene, evin büyükleriyle tanışıyoruz, bize bir oda veriyorlar. Duş alıyoruz. Sonra Kristina’nın dayısı, annesi, ananesi, dedesi ile muhabbet ediyoruz. Çekim yapmamızı hoş görüyorlar. Bize Sırp ve Sloven rakıları ikram ediyorlar. Sloven rakısını nasıl da özlemişim. Çok mutlu oluyorum bir anda. Dayı İvan ile politikadan söz ediyoruz. Bosna’ya geliyor muhabbet ve ateş püskürüyor o zaman ki generallere. Sonra bizi bir şarap evine götürüyorlar, 1.5lt ev yapımı içiyorum, fonda Sırp forklör müzikleri. Yanda bir adamın tişörtünü parçalıyorlar, soruyorum anne Maya’ya ne iş. O adamın yeni bir çocuğu doğdu ve yakınları onun tişörtünden bir parça koparıyorlar, adettir bizde diyor. İlginç bir gelenek. Daha sonra şehir merkezine geliyoruz ve meydanda Kristina’nın gitar çalan arkadaşlarına takılıyoruz, yaşları 16-17. Yaşlandığımı hissediyorum. Turun şimdiye kadar ki en güzel gecesiydi diyebilirim. Hayata dönüyorum yüzümü Semra Sultan’ın annesinin dediği gibi, yaşadığımı hissediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder